28 Nisan 2018 Cumartesi

Skolyoz

Tıp literatürü içerisinde skolyoz olarak ifade edilmesine rağmen, halk arasında omurga eğriliği şeklinde yer edinmiş olan hastalık, birçok farklı faktörün etkisi ile omurların normal pozisyonlarından farklı bir hal alarak sağa ya da sola doğru eğilmesi olarak tanımlanabilir.


Çoğunlukla erken yaşlarda gelişmeye başlayan ve teşhis konulmaması sebebiyle gerekli önlemlerin alınmadığı skolyoz hastalığı, ilerleyen dönemlerde hastanın yaşantısı üzerinde tehlikeli olumsuzlukların ortaya çıkmasını tetikleyici etki yapabilir.


Küresel ölçekte bakıldığında % 4 ile % 6 gibi değişken ve yüksek sayılabilecek görülme oranına sahip olan skolyoz, omurga rahatsızlıkları içerisinde önemli bir yer tutan ve vakıaların % 75’ inde hastalığı doğuran nedenlerin tam olarak tespit edilmediği bir hastalıktır. Omurga, genel yapısı gereği boyun, bel ve sırt hizasında düzgün bir yol izlemeli, omurlar ise herhangi bir yöne eğilim göstermemelidir. Fakat, skolyoz hastalarında durum bunun tam aksine olmakla birlikte, omurların kendi merkezleri çevresinde de eğrilik gösterme durumu vardır ve bu durum tıp literatüründe üç boyutlu bir şekil bozukluğu olarak adlandırılır.



İlk paragrafta da ifade olunduğu gibi, genellikle ergenlik dönemi olarak ifade edilen gelişim çağında ortaya çıkan hastalık, bireyin gelişim hızına bağlı olarak farklı derecelerde etki gösterebilir. Dolayısıyla, hastalığın bu dönemde teşhis edilerek müdahale edilmesi daha makul bir durum iken, çoğunlukla teşhis, başka hastalıklar incelendiği esnada yani rassal durumlar sonucunda koyulur.


Son olarak; hastalığın ergenlik yıllarında gelişim göstermeye başladığını göz önünde bulundurarak, bu dönemlerde gerek eğitim kurumlarında alınacak önlemlerin, gerekse de ebeveynlerin düzenli aralıklarla yaptıracağı hekim kontrollerinin erken teşhisteki önemini vurgulamak gerekir.


Skolyoz Belirtileri


Skolyoz belirtileri noktasında ilk olarak ifade edilmesi gereken; gelişim evrelerinde hastalığın herhangi bir semptom ile kendini belli etmediği ve bu durumla ilintili olarak, hastalığın teşhisinin büyük ölçülerde geciktiğidir.


Hastalığın en önemli semptomu; sağ ve sol omuz arasındaki gözle görülür dengesizliktir ve omuzların aralarında yükselti olarak ciddi açıklıklar bulunması, skolyoz teşhisinde kritik bir rol oynar.



 


“Buna ek olarak; bel, göğüs ve kalça üstü bölgede fark edilebilecek ölçüde şekilsel bozukluklar ve sırt ya da bel ağrıları da hastalığın semptomları arasına dahil edilebilir. Görüldüğü üzere hastalığın semptomları oldukça dar bir alana sıkışmakla birlikte, dikkatli bir gözlemci tarafından fark edilebilir düzeydedir. Elbette, yıllık periyotlar ile yapılacak olan incelemeler, daha önce de belirtildiği gibi teşhisi kolaylaştırıcı bir etki meydana getirir.”


 


Skolyoz Nedenleri


Skolyoz nedenleri kliniksel vakıalar üzerinde yapılan incelemelerin % 75’ inde tespit edilememekle birlikte, genel hasta profiline uyan hastalık nedenlerin şu şekilde ifade etmek mümkündür;


  • Doğuştan gelen yapısal bozukluklar.

  • Omurların darbeye bağlı olarak zedelenmesi.

  • Omurga ve bel bölgesinde gerektiğinden fazla ağrılık yüklenmesi.

  • Oturuş, yürüyüş ya da yatış esnasındaki şekilsel bozukluklar.

  • Kas-iskelet sisteminin yapısını olumsuz etkileyen hastalıklar.

  • Bacak boylarının eşit ölçüde olmaması sebebiyle ortaya çıkan eğrilik durumu.

Bakıldığında, sırt, bel ve boyun üçlüsünün normal yapısı üzerinde olumsuz tesire sebep olan faktörlerin her birini hastalığın nedenleri ve risk faktörü kapsamına dahil etmek mümkündür. Öyle ki, kas-iskelet sistemi hastalıkları, skolyoz nedenleri içerisinde incelenir. Son olarak; hastalığın oluşumunda etki sahibi faktörlerin neredeyse tümü çevresel etkenler başlığı altında değerlendirmeye alınır ifadesine yer vererek, skolyoz tedavisi için gerekli detaylandırmaları yapmak gerekir.


Skolyoz Tedavisi


Skolyoz tedavisi kapsamında ilk olarak belirtilmesi gereken nokta; hastaya uygulanacak olan tedavi tekniğinin, hastanın genel sağlık durumuna, omurların eğrilik derecesine, hastanın yaşına ve hastalığın ortaya çıkış nedenine göre değişkenlik gösterdiğidir.


Skolyoz tedavisinde genellikle;


  • Kontrol altında tutma.

  • Korse kullanımı.

  • Cerrahi müdahale.

olmak üzere üç temel seçenek bulunur.



Hastalık, vücut sistemleri üzerinde olumsuz bir etki yapmıyor ise gelişimi gözlenerek uygun zamanda müdahale seçeneği izlenir. Bu aşamada, röntgen cihazları ve dönem dönem yapılan muayenelerin etkisi oldukça büyüktür. Dolayısıyla, hastalık tedavi seçeneğinden ziyade gözlem ile kontrol altına alınmak isteniyor ise hastanın düzenli aralıklarla yapılması gereken muayene ve görüntüleme işlemlerini aksatmaması gerekir.


Omurlardaki eğrilik 20 derece ve daha üzeri boyutlara ulaştığı takdirde, hastanın yaşına bakılmaksızın korse kullanımı önerilir. Burada 5 yaşından küçük hastalara ayrı bir parantez açmak gerekir. Yapıları gereği korse kullanmaya uygun olmayan bu hastalar için geliştirilen yöntem; gövde bölgesine yerleştirilen destekliklerdir.


Eğer, eğrilik 40 derece ve daha fazla ise küçük yaştaki hastalarda korse tedavisi tercih olarak kullanılabilirken, yetişkinler için böyle bir durum söz konusu değildir. Küçük yaştaki hastalarda amaç; skolyozun etki derecesini genişletmenin önüne geçmek olduğundan korse kullanımında herhangi bir sakınca yoktur.


60 dereceye varan yahut bunun üzerine çıkan eğriliklerde ise, cerrahi müdahale tek tedavi seçeneği olmakla birlikte, yanal tedavi adı verilen metotlar da devreye sokulur. Yanal tedavi kapsamında; ameliyat sonrasında uzman hekimin önerdiği egzersizlerin yapılması, önemli bir süre omurgaları zorlayacak faaliyetlerden uzak durulması ve doku yenilenmesini yani iyileşmeyi hızlandırıcı özelliği olan besinlerin tüketimine özen gösterilmesi gelir.



Cerrahi müdahalenin esası; omurlardaki eğriliği ortadan kaldırarak, hastanın günlük yaşam içerisinde kısıtlanan fiziksel özelliklerini tekrar kazanmasıdır. Müdahale esnasında ya da sonrasında gelişebilecek komplikasyonların önüne geçilmesi adına, tedavi öncesinde detaylı bir planlama yapılmalı ve izlenecek yol tam anlamıyla belirlenmelidir.


Tüm bunlara ek olarak belirtilmesi gereken; skolyoz tedavisi, doğru planlama ve uygulama ile % 90 gibi oldukça yüksek bir başarı yüzdesine sahiptir.


Skolyoz Egzersizleri


Hastalığın tedavisi kapsamında da belirtildiği gibi skolyoz egzersizleri, hastanın günlük yaşantısına dönmesini kolaylaştıracak etkiye sahiptir ve bu nedenle üzerinde hayli durulması gereken faaliyetler bütünü olarak tarif edilebilir.


Omurilikteki eğriliklerin ortadan kaldırılmasında kullanılan egzersizlerin yaptığı etkilerden bahsetmek gerekirse;


  • Sırt bölgesindeki kasları güçlendirmek.

  • Omurganın dengelenmesini sağlamak.

  • Kas-iskelet sisteminin pasivize olmasının önüne geçmek.

şeklinde bir sıralama yapmak mümkündür.



Bunun yanında, hastalığın tedavisi aşamasında kullanılabilecek etkili egzersizler detaylandırılırsa;


  • Göbek bölgesinin altı yastıkla destekledikten sonra, boyun ve sırt bölgesinin kollar geri bağlanarak esnetilmesi, skolyoz egzersizleri içerisinde önemli bir yer tutar.

  • Sağ kolu havaya kaldırarak sola, sol kolu havaya kaldırarak sağa yapılan esneme hareketleri de, dikkatli bir şekilde yerine getirildiği takdirde hastalığın tedavisi içerisinde kritik role sahiptir. Bu egzersiz esnasında dikkat edilmesi gereken; kasların, yıpratılacak ölçüde yıpranmamasıdır. Aksi takdirde, tedavinin başarıya ulaşması sekteye uğrayacaktır.

“Genel olarak bakıldığında; yapılacak fiziksel egzersizlerin dozajı yeterli ölçüde ayarlandığı takdirde, hastanın şikayetlerinin rahatlatılmasında faydalı olacağı ifade edilmelidir.”


Skolyoz Dereceleri


Skolyoz dereceleri temel sınıflandırma açısından bakıldığında üçe ayrılır. Genel sınıflandırmaya tabi tutulan bu üç sınıf;


  • 10 derece ve aşağısındaki eğrilikler: Belirtilen eğrilik derecelerinde hastalık etkisini hemen hemen hiç göstermemesi sebebiyle, erken tanı konması oldukça zordur. Fakat, eğer skolyoz teşhisi konulduğu esnada yapılan testler neticesinde eğriliğin 10 derece ve daha az olduğu tespit edilirse, hastalığın ilerleyip ilerlemediğinin kontrol altına alınması adına belirli periyotlarla muayeneler yapılır.

  • 20-40 derece arasındaki eğrilikler: Hastalık belirtilen eğrilik düzeylerine eriştiğinde semptomlarını kısım kısım göstermeye başlar.

  • 40 derece ve üzeri eğrilikler: Vakit kaybetmeden müdahale edilmesi gereken eğrilik dereceleridir ve önlem alma noktasında geç kalındığı takdirde hastanın yaşantısını önemli ölçülerde zorlaştırır.

 



Skolyoz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder