14 Nisan 2018 Cumartesi

Meme Kanseri

Kadın bireylerin en sık karşı karşıya kaldığı kanser türü olan meme kanseri, nadir de olsa erkek bireylerde görülme ihtimali olan ve son dönem teknolojik gelişmelerin ışığında erken dönemde teşhis edildiği takdirde tedavisi hayli kolay olan bir kanser türü olarak tanımlanabilir. Bireyin yaşıyla ilintili olarak görülme sıklığı artan meme kanseri, en sık 50-65 yaş grubundaki bireylerde görülür.


Meme kanserini diğer kanser türlerinden ayıran temel nokta; kanserli hücreler meme dokusu dışına yayılmadan kanserin varlığı tespit edildiği takdirde tedavi başarısının % 90 gibi çok yüksek oranlara ulaşmasıdır.


Vücut sistemlerini deyim yerindeyse felce uğratarak işlevsiz hale getiren kanser türleri arasında % 20’ lik bir paya sahip olan meme kanseri, kadınlarda görülen kanserlerin ise % 33’ ünü oluşturarak bu alanda ilk sırada yer alır.


Meme kanserini en genel ifadeyle süt kanalı ya da süt bezlerinde meydana gelen meme kanseri olarak ikiye ayırmak mümkündür. Meme kanserinin % 80’ i süt kanalında ortaya çıkar ve invaziv duktal karsinom olarak adlandırılır. % 20’ lik kısım ise süt bezlerinde görülür ve süt bezlerinde görülen meme kanseri invaziv lobüler karsinom şeklinde tanımlanır.



Kanserli hücrelerin oldukça hızlı yayıldığı tiroid kanseri ve kan kanseri ile kıyaslandığında meme kanserinin yayılma ve etki gösterme süresinin hayli geniş bir zaman aralığı olduğu görülür. Dolayısıyla bu durum hastalığın semptomlarını erken dönemde belli etmemesine neden olarak teşhisini zorlaştırıcı bir etki yapacaktır. Erkeklerde görülen meme kanseri kadınlarda görülenin aksine oldukça hızlı bir şekilde yayılmaya ve etki göstermeye başlar.


Meme kanserinde hastanın yaşamının devamını şekillendirecek temel nokta; kanserli hücrelerin meme dokusu dışına yayılmadan tespit edilerek ortadan kaldırılmasıdır. Meme dokusu içerisinde yavaş bir yayılıma sahip olan kanserli hücreler, diğer doku ve organlara kan ya da lenf sistemi yoluyla hayli hızlı şekilde ulaşarak vücut sistemlerinin çalışma yapısında büyük olumsuzluklar meydana getirir.


Bireyin yaşıyla ilintili olarak görülme sıklığı artan meme kanseri, en sık 50-65 yaş grubundaki bireylerde görülür.


Meme Kanseri Belirtileri


Hastalığın erken evrede teşhis edilmesinin tedavinin % 90 oranında başarıya ulaşması üzerindeki etkisi dikkate alınırsa, meme kanseri belirtileri noktasında yetkin düzeyde bilgiye sahip olmanın önemi daha net bir şekilde ortaya çıkar.


Meme kanserinin en önemli belirtisi; memede rahatsızlık verici derecede hissedilen kitlelerin oluşumudur. Kanserli hücrelerin yayılım gösterdiği alana bağlı olarak bu kitlelerin koltuk altı bölgesinde de oluşması muhtemeldir. Dolayısıyla meme kanseri belirtileri noktasında tek bir bölge ile sınırlı kalınmamalı ve kapsamlı bir gözlem yapılmalıdır.



Hastalığın semptomlarını genel ifadelerle şu şekilde sıralamak mümkündür;


  • Kanserli hücrelerin boyutuna bağlı olarak memede şişkinlik ve kızarıklık şeklinde meydana gelen renk değişimi.

  • Gözle ve elle fark edilebilen şekil ya da boyut değişimleri.

  • Koltuk altı bölgesinde kimi zaman ağrılı kimi zaman ağrısız olarak görülen kitleler.

  • Memede çoğunlukla ağrı yapmayan fakat rahatsızlık veren sertlikte kitleler.

  • Kanser ilerleyen evrelerde ise meme ucunun bükülmesi ya da doku içerisine doğru gerilemesi.

Görüldüğü üzere meme kanseri belirtileri, dikkatli ve belirli dönemlerle muayene yapan ya da yaptıran bireylerin kolaylıkla tespit edebileceği cinstendir. Bu noktada uzman hekimlerin tavsiyesi; özellikle 20 yaşını aşmış kadın bireylerin aylık periyotlar ile kendilerine meme muayenesi yapması noktasında birleşmiştir. Adet görenlerde periyotlar 15 gün olarak belirlenebilir. Düzenli aralıklarla yapılacak muayenenin önemi hiç şüphesiz hastanın yaşantısının devamı için hayli kritik bir faktördür.


Meme Kanseri Nedenleri



Meme kanseri nedenleri kapsamında etki sahibi olan faktörler oldukça kısıtlı alanda toplanmıştır. Bunun sebebi ise; hastalığın risk faktörü olarak değerlendirilen etkenlerin doğrudan meme kanseri üzerindeki etkisinin tespit edilmemesidir.


Diğer bir ifadeyle; meme kanserinde risk kapsamına dahil edilebilecek bireyleri belirleyen etkenler hayli geniş bir yelpazede toplanırken, doğrudan hastalığın nedenleri için böyle bir ifade kullanmak mümkün değildir.


En genel ifadeyle meme kanserinin nedenleri; bireyin sahip olduğu genetik faktörler ve memenin doğal yapısı olarak ifade edilebilir. Burada doğal yapıdan kasıt, meme dokusundaki yağ oranıdır. Meme dokusundaki yağ oranı zarar verici düzeylerde olan bireylerde kanserin ortaya çıkma risk büyük oranda yükselir. Meme yapısının kontrolü noktasında mamaografik ve sonografik teknikleri kullanılır. Özellikle kadın bireylerin belirli dönemlerle hekim kontrolüne başvurarak meme dokusunu tetkik ettirmesi hastalığın teşhisini kolaylaştıran etkenlerden biri olacaktır.


Hastalığın nedenlerine genel ifadelerle değindikten sonra risk faktörü olarak değerlendirilen etmenleri şu şekilde listelemek mümkün olacaktır;


  • Meme kanseri her iki cinsiyette de görülebilen bir hastalık olduğundan dolayı en önemli risk faktörünün; kadın olmak olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim büyük çoğunlukla kadınlarla görülen bir kanser türü olduğundan dolayı da diğer risk faktörleri bu bağlamda şekillenmiştir.

  • Bireyin erken adet görmesi ya da 29-30 yaşına kadar doğum yapmaması meme kanseri riskini önemli ölçüde arttır. Doğum yapmamayla ilişkili olarak, emzirme faaliyetinden bulunulmaması da hastalığın risk faktörlerinden biridir.

  • Yapılan araştırmalar neticesinde meme kanseriyle karşı karşıya kalan açık tenli bireylerin sayısının kapalı tenlere göre % 20 fazla olması, açık tenin de meme kanseri üzerinde etki sahibi olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla, ten rengi de hastalığın risk faktörleri arasına dahil edilebilir.

  • Bireyin sigara ve alkol tüketmesi, yaşam tarzının hareketsiz olması ve bu duruma bağlı olarak vücut kitle indeksinin yeterli düzeyde olmaması, erken yaşlarda doğum kontrol hapı kullanmaya başlaması.

Hastalığın risk faktörü kapsamına giren bireylerin önleyici faaliyetler ile meme kanserine yakalanma ihtimallerini % 30-35 azaltmalarının mümkün olduğu unutulmamalıdır.


Kanserli Meme Görüntüsü



Kanserli meme görüntüsü hakkında özellikle kadın bireylerin bilgi sahibi olması hastalığın teşhisinin kolaylaştırılması yolunda atılabilecek en büyük adımdır. Bu kapsamda kanserli bir meme için şunları söylemek mümkündür;


  • El ve göz ile hissedilir düzeyde kitleler.

  • Meme ucunun belirgin bir şekilde meme dokusuna doğru gerilemesi.

  • Özellikle memenin üst bölgesinde kızarıklık şeklinde renk değişimi.

Bakıldığında kanserli meme görüntüsü ile hastalığın semptomlarının büyük ölçüde ortak yönler taşıdığı görülür. Bu durumun sebebi; kanserli hücrelerin doğrudan meme üzerinde fiziksel değişimlere sebep olarak varlığını belli etmesidir. Kanser yavaş yayıldığından dolayı bu değişimlerin erken dönemde fark edilmesi adına bireyin aylık ya da 20 günlük periyotlar ile meme muayenesi yapması gerekir. Meme muayenesinde fark edilen anormalliklere ek olarak gözle görülen anormalliklerde de vakit kaybedilmeden sağlık kuruluşlarına başvurulması hastalığın tedavisi noktasında elzem bir durumdur.


Meme Kanseri Evreleri


Uygun tedavi yönteminin ve kanserli hücrelerden etkilenen organların daha kolay belirlenebilmesi adına meme kanseri evreleri oluşturulmuştur. Dolayısıyla meme kanseri evrelerinde belirleyici olan; kanserli hücrelerin boyutu ve yayılım gösterdiği alanın genişliğidir.


Bir önceki paragraflarda değinildiği gibi kadınlarda görülen meme kanseri oldukça yavaş bir yayılım sürecine sahiptir. Bu durumun neticesi olarak, evreler geniş bir zaman dilimini kapsar.



Meme kanseri evreleri noktasında dört temel sınıf mevcuttur. İlk üç evrede hastaya meme kanseri tanısı konulduğu takdirde bu durum erken teşhis olarak adlandırılabilir. Yalnızca üçüncü evrede birtakım istisnalar mevcuttur. Bireyin bağışıklık sistemine ve fizyolojik özelliklerine bağlı olarak kanserli hücreler üçüncü evrede diğer doku ya da organlara sıçramış olabilir.


Dolayısıyla burada belirleyici olan kanserin etki gösterdiği alandır.


Kanserin yayılımına değinmek gerekirse; öncelikli olarak meme dokusunda yayılımını tamamlayan kanser, daha sonra lenf kanalları yardımıyla koltuk altı bölgesinde yayılmaya başlar. Burada öncelikli olarak lenf bezlerinin yapısı sekteye uğratılır ve devamında kan akışı yoluyla başta karaciğer ve akciğer olmak üzere birçok doku ve organa sıçrar.


Meme kanseri evrelerini detaylandırmak istersek;


  • Evre 0: Hazırlık evresidir ve kanserli hücrelerin boyutu oldukça küçük olup etki göstermeleri söz konusu değildir.

  • Evre 1: Başlangıç evresi olarak tanımlanabilir. Lenf yoluyla koltuk altına yayılım göstermeyen kanserli hücrelerin boyutu küçüktür.

  • Evre 2: Bu evrede kanserli hücrelerin yayılım gösterdiği alan hastaya bağlı olarak değişkenlik arz eder. Kimi hastalarda koltuk altına yayılım gösterirken kimilerinde kanser hala meme dokusu içerisinde etki göstermeye devam eder.

  • Evre 3: Kanser koltuk altına yayılmış ve diğer organlara sıçramaya hazır hale gelmiş demektir. Hastanın tedavi edilmesi noktasında Evre 3, dönüm noktası olarak tabir edilebilir. Hastalık bu evrede teşhis edildiği takdirde kolaylıkla tedavi edilebilirken, tanı dördüncü evreye gecikir ise tedavinin başarı yüzdesinde büyük düşüş görülür.

  • Evre 4: Kan yoluyla diğer vücut dokularına yayılmaya başlayan kanser etkisini açık bir şekilde ortaya koyar.

Meme Kanseri Tedavisi


Meme kanseri tedavisi esasını oluşturan nokta; hastanın meme dokusunun korunmasıdır. İlk üç evrede kanser teşhisi konulan hastalarda meme dokusunun korunma ihtimali oldukça yüksek iken, kanser dördüncü evrede teşhis edildiği takdirde meme dokusu cerrahi müdahale ile alınır. Fakat, gelişen teknolojinin getirdiği önemli imkanlarda biri olan meme cerrahisi ile sentetik meme dokusunun yapılması hayli kolay bir işlemdir.



Evre 0, Evre 1 ve Evre 2’ de teşhis edilerek tedavisine başlanan meme kanserlerinde ameliyat sonrasında radyoterapi ya da kemoterapi uygulanıp uygulanmayacağına karar verilir. Evre 0 tedavileri için genellikle herhangi bir ek uygulama olmazken, Evre 1 ve Evre 2 meme kanseri tedavilerinde yardımcı tedavinin yer alma ihtimali daha kuvvetlidir.


Meme kanseri üçüncü evrede ise ameliyat öncesinde uzman hekimin kontrolüyle kemoterapi-radyoterapi uygulanarak kapsamlı bir tedavi süreci planlanır. Burada ameliyat öncesinde bastırıcı özellik taşıyan tedavi metotlarının devreye sokulmasının sebebi; kanserli hücrelerin boyutsal olarak yıpratılarak cerrahi müdahaleye uygun hale getirilmesidir.


Dördüncü evrede ise çok geniş alanlara yayılan meme kanserinde öncelikli olarak radyoterapi-kemoterapi tedavisi uygulanır ve daha sonra cerrahi müdahaleye geçilir. Evre 3’ deki müdahaleden farklı olarak burada bireyin meme dokusu da kanserli hücreler ile birlikte alınır.



Meme kanseri tedavisi esnasında ve sonrasında tedavinin başarı yüzdesi üzerinde etki sahibi olan önemli bir etken; hastanın beslenme tarzıdır. Özellikle uzun bir tedavi süreci geçirecek olan hastaların günlük taze sebze ve meyve tüketiminin yanında vücuttaki dokuların onarımı için gerekli sistemleri teşvik eden protein ağırlıklı besinleri tüketmesi gerekir. Besin tarzının tedaviye yönelik düzenlenmesinin yanında hastanın yaşam tarzında da birtakım değişiklikler yapması gerekir. Bu değişikliklerden en önemlisi; toplumsal hayattan kopmayarak düzenli periyotlarla tempo gerektiren aktivitelere katılmasıdır.


Belirtilen tüm faaliyetler ile birlikte bütünleşik bir tedavi dönemi geçirildiği takdirde hastanın normal yaşantısına devam etme olasılığı % 100’ e yaklaşmaktadır. Tabi burada verilen oranın ilk 3 evre için geçerli olduğu unutulmamalıdır. Dördüncü evre meme kanseri olan bireyler için bu oran daha düşüktür.


 



Meme Kanseri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder