3 Mayıs 2018 Perşembe

Bir haftalık sosyal medya orucum

Bir haftalık sosyal medya orucum zaman. Büyüdükçe kaybettiğim en büyük kavram. Küçükken her şeyi incelemeye başladığımız, yeni şeyler öğrendiğimiz için zamanın genişlediğini, büyüdükçe öğrenilen şeylerin azlığıyla zamanın daraldığından bahseden bir yazı okumuştum eğer hafızam beni yanıltmıyor da, uydurmuyorsam.


sosyal medya orucu


Dediğim gibi, büyüdükçe zaman kavramı benim için bambaşka bir hal almaya başladı ve ben hiçbir şekilde her konuda yeterli olamayınca suçu zamana atmaya devam ettim. Bir cuma günü, en uyuşuk halimle banyoya girmişken (çünkü ben en önemli kararlarımı banyoda alırım) sıcak suyunda etkisiyle bir hafta “olağanın dışına” çıkacaktım. Çokça zaman geçirdiğim sosyal medyaya ara verecektim. Ne instagramda fotoğraf paylaşacak, facebookta başka insanların fotoğraflarını, anılarını görüp iç geçirecek, twitter’da yazılan saçma sapan bir yazıya cevap verecektim. Tumblr’a girip onlarca saatimi bir gönderi bile paylaşmadan harcamayacaktım. Snapchat’te yaptığım saçmalıklara son verecektim. Bir hafta bunları yapmadan durabilir miydim? Ev arkadaşım Mesut’un söylediğine göre benim gibi vaktinin çoğunu sosyal medyada harcayan birisi için zor bir durumdu bu. Bilin bakalım ne oldu? Yaaay! Şu an bir haftanın dolduğu zaman diliminden size sesleniyorumBu yazı ise başka insanlara ilham ve referans olması, aynı zamanda paylaşmak istediğim bir olay.


Başlangıç


İlk gün başladığım zaman zorlanmadığımı söylersem eğer yalan olur. Cuma günü bu olaya başlarken telefonumdan bütün sosyal medya uygulamalarını sildim. Çünkü ne kadar yakın durursa, aklımı çelmesi o kadar kolay olacaktı. Ardından bilgisayarı açtığımda sık kullanılan sekmelerde duran tumblr ve facebook kutucuğunu kaldırdım. Sonra direk geçmişimi sildim. Temiz bir başlangıç yapmayı kim istemez ki? Hayatta da böyle bir olay olsaydı keşke. Fakat yaşadığımız olaylardan istediklerimizi unutabilseydik, istediğimiz kalsaydı. Neyse, tarayıcıma attığım silme eylemi ile birlikte gerçek verimlilik ortaya çıktı. Başlarda bilgisayar ve telefonu gerekmedikçe elime almamaya başladım. Bilgisayar başına geçtiğimde ise, önce sürekli “sonra okurum, şimdilik pocket’a at”dediğim pocket uygulamasında kaydettiğim yazılara zaman ayırmaya, okumaya başladım. Kaçırdığım ne kadar güzel yazı varmış meğersem. Sonrasında “sonra takip ederim, şimdi dursun sık kullanılanlarda” diye eklediğim bloglara bakmaya başladım. Bunun daha eğlenceli geçtiğini söylemem gerek.


Son Durum


Üçüncü günden sonra artık bilgisayara ihtiyacım olmadıkça girmiyor, telefonumun şarjı daha uzun süre gidiyordu. Sürekli ertelediğim kitap okuma olayı hayatımda büyük bir yer kaplamış, düşünmek ve gezmek için daha çok zaman ayırır olmuştum. Yani zaman benim için tekrar genişlemişti! Demek ki zamanımı kendimden çalan bendim. Çarşamba günü yani beşinci gün dayanamayıp bir kaç kez tumblr’a girdiğimi itiraf etmem gerek. Çünkü orası çok kişisel bir alan ve takip ettiğin kişilerle kurduğun samimiyet (hiç konuşmasan bile, onların değişimlerini görmek) onlarlara aranda bir bağ oluşmasına sebep oluyor. Fakat bunun dışında o hafta sosyal medyada zaman harcamamış olmam beni oldukça sevindirdi. Yani sanılanın aksine kendimi dizginleyebilmiştim. Kendimi sınırlamam elbette beni zora sokmadı değil. Fakat “hadi gireyim instagrama, kim sınırlıyor ki bunu, bozayım bu gidişatı ne olacak?” diye kendimle savaştığım zamanlarda yüzüne bakamayacağım kişi kendimdi. Böyle olunca zayıf olduğumu kabullenmedim. Bir bağımlı olmadığımı insanlara kanıtlamam gerekti aynı zamanda. Sanırım bunu başarabildim ve devam edebilirim.

İkinci gün okuduğum Nautilus’taki “Facebook İnsanları Depresyona Mı Sokuyor?” yazısı bu kararımda ne kadar iyi yaptığımı göstermiş ve bana motivasyon kaynağı olmuştu. Bu yüzden yukarıdan yazıya tıklayarak makaleyi okuyabilirsiniz. (Makale şimdilik İngilizce, zaman bulursam Türkçe’ye çevirmeyi düşünüyorum.)


Sonuç


Sonuç olarak günümüzde bir kişinin sosyal medya hesaplarının olmaması durumda asosyal sayılması, çevresinde herkes telefona bakarken kendisinin çevreyi incelediği, garip bakıldığı bu zamanda oturup biraz düşünmemiz gerek. Sosyal medyaya ne kadar bağımlıyız? Kendi adıma çıkardığım dersler aşağı yukarı böyle. Ben kendime adıma biraz zorlandığım sonrasında alıştığım ve normal olanın bu olduğunu düşündüm bol kitap okumalı, gezmeli, düşünmeli, daha verimli, kaliteli zamanımın geçtiği bir hafta geçirdim. Umarım sizde umduğunuzu bulabilirsiniz.

Yazı hakkındaki görüşlerinizi, denerseniz/deneyeceksiniz yazılarınızı yorum olarak bırakırsanız yazıya eklemekten mutluluk duyarım aynı zamanda. Bir sonraki yazıda görüşene dek, hoşçakalın!



Bir haftalık sosyal medya orucum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder