17 Mart 2018 Cumartesi

Akciğer Kanseri

Birçok farklı nedenden ötürü ortaya çıkma ihtimali olan akciğer kanseri, erken dönemde teşhis edilemediği takdirde bireyin yaşantısını tehdit edecek düzeylere gelebilir.


Akciğer Kanseri Nedir?


Kadın bireylere kıyasla erkek bireylerde daha sık rastlanan ve en sık görülen kanser türlerinin başında gelen akciğer kanserini en genel ifadeyle tanımlamak istersek;


“Sigara tüketim, pasif içici konumunda olmak, çevre kirliliğinin yoğun bulunduğu ortamlarda yaşamak, genetik yatkınlığa ve kronik birtakım hastalıklara sahip olmak faktörlerinin doğrudan ya da dolaylı etkisi sonucu akciğer dokularının kontrol dışı çoğalarak organın normal işleyiş sürecini aksatmasına akciğer kanseri denir.”


Burada cinsiyet ile kanserin görülme sıklığı arasında bir istatistik de vermek gerekir. Akciğer kanserinin erkeklerde görülme olasılığı % 34 iken kadınlarda bu oran % 22’ dir. Uzman hekimler bu durumun temel nedeninin sigara tüketimi olduğuna inanmakla birlikte cinsiyet ile kanserin görülme olasılığı arasındaki temel ilişkiyi bilimsel yönden kanıtlayamamışlardır.


Elbette “Akciğer kanseri nedir?” sorusunun yanıtını genel ifadelerle verdikten sonra akciğerin vücutta üstlendiği görevlere değinmek gerekir. Çünkü; organın yapı ve faaliyetlerinin tam manasıyla kavranamaması hastalığın da tüm yönleriyle anlaşılamamasına neden olacaktır.


“Akciğer; göğüs kafesinin sağında ve solunda bulunan, solunum sisteminin temel noktasını teşkil eden ve kanın içerisindeki karbondioksit konsantrasyonunu düşürerek oksijen ile değişimi sağlayan yapı olarak tanımlanabilir. Solunumu düzenlemesine ek olarak akciğerler; vücut ısısının ayarlanmasında da görev alır. “


Göğüs kafesinin sağında ve solunda bulunan akciğerler

Akciğerin yapısal özelliklerine bakılacak olursa, göğüs kafesinin sağında bulunan akciğerin 3 bölme(lob), sol bölgedeki akciğerin ise 2 bölme(lob) olarak bölümlendirilmiştir. Burada akciğerdeki temel dokular olan bronşlara ayrı bir parantez açmak gerekir. Vücuttaki damarlar ile aynı işlevi gören bronşlar, akciğerin sağladığı hava değişimi sırasında havanın taşındığı yollardır. Dolayısıyla bronşların yapısında meydana gelecek deformasyonlar vücut solunum sistemini hayli olumsuz etkileyecektir.


Akciğer kanalları olarak nitelendirilen bronşların ağ sistemini andıran yapı elemanlarının her birine bronşiol denir. Bir araya geldiğinde bronşları oluşturan bronşiolların etrafını zar misali saran alveoller, kandaki gaz konsantrasyonunun değişiminde aktif rol oynar.


Akciğer Kanseri Türleri Nelerdir?


Akciğerlerin röntgende görünümü

Akciğerin genel yapısından ve vücut sistemlerinin işleyişinde oynadığı rolden bahsettikten sonra akciğer kanseri hakkında detaylı ifadeler kullanmak konu bütünlüğü açısından faydalı olacaktır.


Öncelikli olarak belirtilmesi gereken; akciğer kanserinin ölümcül niteliklere sahip olduğu ve özellikle erken teşhis sağlanamadığı takdirde hastanın yaşam kalitesinde keskin düşüşlere neden olduğudur. Dolayısıyla, hastalığın semptomlarının iyi okunması bu bağlamda büyük önem taşır. Akciğerin kanserini diğer kanserlerle kıyasladığında bu denli ölümcül yapan nokta; kanserin gelişim evresinin kısa bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşerek kanserli dokuların organın büyük kısmına yayılmasıdır.


Akciğer kanserinin gelişim sürecine bağlı olarak iki farklı türü mevcuttur. Bunlar;


  • Küçük/Yulaf Hücrelere Sahip Olmayan Akciğer Kanseri

  • Küçük/Yulaf Hücrelere Sahip Akciğer Kanseri

olarak sıralanabilir.


Her ne kadar “Küçük Hücreli Akciğer Kanseri” olarak nitelendirilse de bu kanser tipinin yayılma hızı “Küçük Hücreli Olmayan Akciğer Kanseri” ile kıyaslandığında çok daha hızlıdır. Dolayısıyla bu durum kanseri daha tehlikeli yapmakta ve erken teşhisin getireceği avantajları gözler önüne sermektedir.


“Küçük hücreli olmayan kanser türünün yayılma ve gelişim farklılıklarına göre birçok alt sınıfa ayrılması mümkündür. Bu alt sınıflardan en sık rastlananları; Karsinoid(hormon salgısında görevli dokular) hücre kaynaklı akciğer kanseri ve Adenokarsinom(salgı yapan dokular) kaynaklı akciğer kanseridir.”


Akciğer Kanserinde Risk Faktörleri



Son olarak akciğer kanserinin risk faktörü altında olan gruplardan bahsettikten sonra “Akciğer kanseri belirtileri nelerdir?” sorusunun yanıtına geçilebilir.


Risk faktörü ile hastalığı doğuran nedenler arasında net bir ayrım yoktur. Bu nedenle de kimi zaman risk faktörleri ve nedenler birbirine karıştırılabilir. Akciğer kanserinde de sigara için bu durum söz konusudur. Otoritelerin bir kısmı sigarayı hastalığın risk etmenleri grubuna dahil ederken bir kısmı doğrudan hastalığın nedenleri arasında dahil eder. Dolayısıyla bu noktada birçok farklı görüşe rastlamak mümkün olmakta birlikte otoritelerin tümü tarafından kabul gören risk gruplarını şu şekilde listelemek mümkündür;


  1. Bireyin pasif içici konumunda bulunması: Toplumsal hayatta çok karşılaşılan bir kavram olmasına rağmen deyim yerindeyse hak ettiği değeri bir türlü bulamayan pasif içicilik hastalığın risk faktörleri arasında başı çeker. Günümüz yaşantısına baktığımızda topluma açık birçok sistemde bireylerin pasif içici konumuna maruz kalması muhtemeldir. Bu durumun sonucu olarak ise ortaya sigara tüketmeyen fakat akciğer kanserine yakalanan birçok hasta çıkmıştır.

  2. Genetik Faktörler: Hastalar üzerinde yapılan araştırmalar neticesinde elde edilen veriler; genetik faktörlerin de akciğer kanseri kapsamında etkin rol oynadığını tespit etmiştir. Özellikle ailesinde akciğer kanseriyle karşı karşıya kalanlar var ise bireyin kansere yakalanma olanağı diğerlerine kıyasla % 5 oranında artar. Burada unutulmaması gereken; var olan genlerin birtakım faktörler etkisinde tetiklenebilme ya da doğrudan etkisini gösterme ihtimalinin varlığıdır.

  3. Çevre Kirliliği: yy sanayisinin en büyük götürülerinden bir tanesi hiç şüphesiz geride bıraktığı genelde çevre özelde ise hava kirliliğidir. Kirli havayı soluyan bireylerin akciğer kanseri ile karşılaşma riski büyük oranda yükselir. Bu durumun önüne geçebilmek adına çeşitli mekanizmalar geliştirilmiş olsa da hava kirliliğinin birey üzerinde yaptığı tahribatın önüne geçmek maalesef mümkün olmamıştır.

  4. Yaş Faktörü: Akciğer kanserine yakalanan bireyler, yaşları itibariyle gruplandırıldığında 40 yaş ve üzeri olanların daha sık akciğer kanserine yakalandığı tespit edilmiştir. Bu durumun temel nedeni ise; genel bir ifadeyle yaşlılıkla birlikte doku yenilenme hızının yavaşlaması olarak tarif edilebilir. Elbette tek faktör bu değildir. Birçok yanal faktör de yaş faktörü ile birleştiğinde hastalığın tetikleyicisi olabilir.

“Görüldüğü üzere hastalığın birçok risk faktörü mevcuttur. Hiç şüphesiz risk faktörlerinin geniş bir tabana yayılı olması tedavi aşamasında birtakım zorluklar ortaya çıkartır.”


Akciğer Kanseri Belirtileri


Akciğer kanserinin belirtilerinden yutkunma zorluğu

Vücut sistemini olumsuz etkileyen her hastalıkta olduğu gibi akciğer kanserinde de semptomların doğru okunması erken teşhisin en büyük getirisi olan tedavi başarısı için kritik bir faktör konumunda. Dolayısıyla akciğer kanseri belirtileri noktasında etkin faktörleri detaylandırarak açıklama gerekliliği açık bir şekilde ortaya çıkar.


Fakat daha öncesinde hastalığın semptomlarıyla ilgili önemli bir nokta üzerinde durmak gerekir. Akciğer kanseri, özellikle erken dönemde hiçbir belirti vermeden ilerler ve bu durum hastalığın tespitini hayli güçleştirir.


Akciğer kanseri belirtilerini sıralamak istersek;


  1. Ani ateş yükselmeleri.

  2. Sırt, boyun ve bel bölgesinde meydana gelen sızı şeklinde ağrılar.

  3. Akciğerin görevini tam anlamıyla yerine getirememesi nedeniyle ortaya çıkan solunum problemleri ve nefes alamama hissi.

  4. Kronik bir hal alan öksürük ve yutkunurken zorlanma durumu.

  5. İştahsızlıkla ilintili olarak ortaya çıkan hızlı kilo kayıpları.

Akciğer kanseri belirtileri içerisinde en tehlikeli olanı hiç şüphesiz solunum problemleri ve nefes alamama hissidir. Aslına bakıldığında bu semptom birçok farklı hastalığın da habercisi olabilir. Fakat belirtilen semptomlar ile karşılaşan bireylerin vakit kaybetmeden uzman hekim kontrolüne başvurması gerektiği unutulmamalıdır. Çünkü; akciğer kanseri, erken dönemde tedavi edilmediği takdirde % 50 oranında ölümcül etkilere sahip olabilen bir kanser türüdür.


Akciğer Kanseri Tedavisi


“Hemen her hastalıkta olduğu gibi akciğer kanseri tedavisi noktasında da etkin olan birkaç faktör mevcuttur. Bu faktörler; kanserin yayılmış olduğu alan, ilerleme hızı, bulunduğu evre ve hastanın fizyolojik özellikleri olarak ifade edilebilir.”



Dolayısıyla tedavi yönteminin belirlenmesinde etkin rol oynayan bu faktörlerin tam manasıyla araştırılmadan hastalığın tedavisine başlanılması uygun bir durum olmayacaktır. Fakat, ileri evrelerde tespit edilen akciğer kanseri tedavisinde vakit kaybetmeden müdahale edilir ve hastalığı doğuran nedenleri ya da kanseri yayılma durumunu tespit aşamaları deyim yerindeyse kısmi olarak es geçilir.


Akciğer kanseri tedavisi noktasında kullanılabilecek yöntemler;


  • Radyoterapi

  • Kemoterapi

  • Cerrahi Müdahale

  • İlaç Kullanımı

olarak listelenebilir.


Cerrahi müdahale seçeneğiyle ilgili dikkate alınması gereken ilk nokta; kanserin boyutuna ve yayılma sıklığına bağlı olduğudur. Cerrahi müdahalenin tercih edildiği durumlarda genellikle akciğerden küçük parçalar alınarak problemler ortadan kaldırılır. Dolayısıyla ilerleyen evrelerde tespit edilen akciğer kanserinde, tedavi aşamasında cerrahi müdahalenin kullanılmayacağını belirtmek gerekir.


Kanser türlerinin tümünde aktif olarak kullanılan kemoterapi ve radyoterapi için genellikle uzun sayılabilecek zaman periyotları gereklidir. Buna ek olarak; hastanın, doktor tavsiyelerine tam manasıyla uyması tedavi sürecinin başarıya ulaşmasını sağlayacaktır.


Burada hastanın alabileceği önlemlerin; beslenme tarzını düzenlemek, belirli periyotlarla spor yapmak ve tedavinin başarıya ulaşacağına olan inancını taze tutmak olduğu söylenebilir.


“Akciğer kanseri ile ilgili genel bir değerlendirme yapmak gerekirse; kanserin erken evrelerde semptomlarını gizlemesi neticesinde teşhisinin zor olması her ne kadar tedavi için zorluklar çıkartsa da düzenli tedaviyle akciğer kanserinden kurtulmanın mümkün olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle; bireyin asıl tedavi tekniklerine ek olarak yanal tedavi yöntemlerini de değerlendirmesi gerekir.”


 


 



Akciğer Kanseri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder