2 Haziran 2017 Cuma

Analogun Rönesansı

Analogun Rönesansı!


Analogun Rönesansı Teknoloji ilerledikçe her şey daha dijital bir hal almaya başlıyor. Günümüzde her şey, gerçekten ama gerçekten her şey dijitalleşirken, ne kadar samimi kalabiliriz? Duyguların dijitalleşmesinden tutun da, günlük hayatta kullanmamaya başladığımız onlarca eşya, kitaplar, müzik albümleri ve sayamayacağım onlarca şey dijitalleşirken, ne kadar samimi olmayı, duygularımızı iletişim araçlarıyla aktarmayı bekliyoruz?


Bir elektrik-elektronik mühendisi olarak kendime sorduğum sorulardan biri de bu dijitalleşmenin hayatımıza getirdikleri ve götürdükleri. Sanırım hayatım boyunca da bu sorgulama devam edecek. Örnek vermek gerekirse, herkesin elinde olan akıllı telefonlarla binlerce fotoğrafın çekiyoruz, fakat hiçbirine, neredeyse hiç birine bakmıyoruz bile! Düşünebiliyor musunuz? Oysa ki eskiden hayatımızda yer eden bir kavram vardı; “Aile Albümleri”. Filmli fotoğraf makinaları ile sadece özel anlarda ve önemli kişilerle çekilen bu fotoğraflar, fotoğrafçıda banyo ettirilir, bastırılır ve albüme koyulurdu, bazıları ceplere, cüzdanlara girerdi. Geçmiş hatırlandıkça ve özlendikçe fiziksel bir bağ kurulur ve o fotoğraf geçmişe, tek ve değişmeyen o ana giden bir zaman makinesi görevi görürdü/görüyor. Yazının başlığı olan


“Analogun Rönesansı” kelimesinin sözlük anlamına bakalım.

“Analog sinyaller yoluyla çalışan ve dijital elektroniklere göre daha maliyetli cihaz.”

Yani analog bir makina, fiziksel olarak görülen büyüklükleri dijitalleştirmek için bir dönüştürücüye ihtiyaç duyan aletlerin bütünü diyebiliriz.

Son zamanlarda “moda ikonu” haline gelen analog fotoğraf makinalarından tutunda, sensörlere, ölçüm cihazlarına ve malzemelerine kadar analog bu dünyadan geçti. Geçti diyorum çünkü yukarıda bahsedildiği üzere maliyet konusunda daha avantajlı olan dijitalleşmeyle birlikte hayatımızda daha keskin bir dönüşüm yaşandı ve bazı kayıplara sebep oldu.

Yazının konusu analogun rönesansı idi. Çünkü öyle! Değişen dünyada insanların bazı şeyleri hala elle yapmaya çalışması, elle tutulur bir şeylere ihtiyaç duyması analogun eskisi kadar popüler, hatta daha fazla popüler olmasına sebep oldu. Nasıl ki e-kitap’ların yükseldiği bu zamanda “ben kitabın kokusunu almalı, sayfalarını hissetmeliyim” diyen bir kesim varsa, Analogun Rönesansı alanlarda böyle olacaktır diye düşünüyorum.

Rönesans diyorum çünkü geçtiğimiz yılda Kodak fotoğraf filmi fabrikası kapatmayacağını, geçtiğimiz günlerde ise CES Fuarında filmli makine üreteceğini açıkladı. Hatta bunu yaparken herkesin kullanabileceği (özellikle sinema öğrencilerinin) bir 8 mm kamera ürettiğini ziyaretçilere duyurdu. Film fabrikalarını kapatıp kapatmama konusunda karar alırken ünlü yönetmenlerle görüştüklerini de inkar etmediler. Nitekim Tarantino’nun “filmli makinalar biterse bende sinema filmleri çekmeyi bırakırım” demesi, geçtiğimiz yılın sansasyonel olayı JJ Abrahms’ın Star Wars’ı filmle çekmesi, Speilberg’in filmin güzelliği ile ilgili yorumları reklam kokan hareketler olsa da, çeşitlilik her zaman iyidir, dijitalle sınırlı kalmadığımız için mutluyum.

Bu yazıyı yazdım çünkü emek verilen iş güzeldir. Bende filme karşı bir sempati duyuyorum. Bir nevi filmle hesaplaşmam, barışmam.



Analogun Rönesansı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder